21.Yüzyılın modern aşk paradoksu
İronik bir şekilde, bazen bir sevdiğimizin, yaptığı seçimlerin sonuçlarına katlanmasına izin vermek, onun için yapabileceğimiz en sevgi dolu şeydir.
Peki neden gelecekte yalnız kalmamak için farklı seçenekler ararız da, sevgimizi hak eden biriyle yaşlanmayı düşünmeyiz?
Hızla ve tutkulu bir şekilde gerçekleşen evlilikler ise genellikle uzun sürmez. Bunun sebebi, arzuladığınız kişiyi tam anlamıyla tanımamanız ve anlamamanızdır. Belki de tutkuyla kör olmak, karşınızdaki kişinin gerçek yüzünü görmenizi engeller. Peki dostluk mu yoksa aşk mı? Dostlukları geliştirirken, insanlara birbirlerini çeşitli bağlamlarda tanıma fırsatı vermek önemlidir. Güçlü ve uzun soluklu ilişkiler, dostluk yoluyla edinilen güven, samimiyet ve açık iletişim temelleri üzerine inşa edilir.
Peki neden bazı insanlar bir sevgili yerine sıradan bir arkadaşıyla evlenmeyi tercih eder? Bunun bariz sebebi, 21. yüzyılın sağlıksız ilişki normlarıdır. Toplumumuzda sağlıklı ilişkiler ve evlilikler eksik. Dünya genelinde, 1970 ile 2008 yılları arasındaki yaklaşık kırk yıllık dönemde, her 1.000 evli kişi başına düşen boşanma oranı 2,6’dan 5,5’e yükseldi.
Aşkın her türü, diğerine bağlanma duygusu ya da hissi üzerine kuruludur, peki ya bu temel duygu, sizi en çok sevenler –bir başka deyişle ebeveynleriniz– tarafından zarar görmüşse?
İnsanlar birbirleriyle oyunlar oynuyor ve buna aşk diyorlar. Bunun sebebi, toplumsal güven sorunları ve aşk duygusunun, onunla birlikte gelen ilişkilerin basitleştirilmesidir. Yeni yüzyılımızda her şey çok kolay: aşk, evlilik, ebeveynlik. Geçmişte aşk, insanları birbirine bağlayan ve bir aile oluşturan bir şeydi. Peki ya biz, kolay evliliklerin, kolay ailelerin ve kolay aşkların çocuklarıysak?
Bu yüzden aşk, gerçekten yaşanması en zor duygulardan biridir; öylesine soyut ve ulaşılmaz bir his ki, çoğu insan var olduğuna bile inanmaz. Ancak bu kadar soyut bir şey, nasıl bu kadar acıtabilir? Bu, ebeveynlerinizin size yeterince veremediği bir şey. Aşk hakkında konuşmak zor; kelimeleri bir araya getirmek bile güç. Ebeveynlerinizden aldığınız yanlış türde aşk, birbirimizle oynadığımız oyunları yarattı.
Modern ilişkilerde yaşanan bu sorunlar, büyüdüğümüz yanlış evliliklerin ve yanlış türde aşkın bir sonucudur. Mesele fazla sevgi değil; asıl mesele sevginin miktarı değil, türüdür. Önemli olan, birini nasıl sevdiğiniz ve önemsediğinizdir. Sevginizle onları incitiyor musunuz, yoksa onları saçma nedenlerden dolayı kıskandıracak şekilde mi sıkıyorsunuz? Yanlış türde aşk derken kastettiğim tam da bu.
“Sevmek, takdir etmektir; nefret ise ikilik gerektirir, ama his hep nefrette saklıdır. Mistikler, bağlanma ve kaçınmadan bahseder ama aynı zamanda mutluluktan da söz ederler; bu, şeylerin neden olduğu duyguların ötesinde farklı bir bakış açısıdır.”
Sevmek ya da nefret etmek için tam bir açıklama yoktur.