1962’DE TOROSLARDAKİ TRAJEDİ
9 Mart 1962… Gazino sahibi ve müzisyen Ahmet Delibalta, İstanbul’da yaptığı iş görüşmesinin ardından Rengin Arda ile birlikte Adana’ya dönmek üzere bir uçağa bindi. KOP Hava Yolları’na ait F-27 tipi yolcu uçağı, Toros Dağları’nın zorlu kış şartlarında seyir halindeyken bir trajediyle karşılaştı. Keskin yamaçlar ve yoğun kar yağışı, 11 kişinin bulunduğu bu uçakta felaketi kaçınılmaz kıldı.
Kazanın ardından, 10 Mart’ta ekipler zorlu bir mücadeleyle enkaza ulaştı. Manzara korkunçtu; kazada hayatını kaybedenlerin bedenleri parça parça halde bulundu. O günün gazetelerinde olay, “parça parça olan cesetler toplatıldı” başlığıyla yer aldı.
13 MART 1962: ERKAN KILIÇ DOĞUYOR
Kaza haberinin yankıları sürerken, Adana’da Kılıç ailesinin bir oğulları dünyaya geldi. Erkan adını verdikleri bu bebek, ailenin 17. çocuğuydu. Kılıç ailesinin Delibalta ailesiyle herhangi bir tanışıklığı veya yakınlığı yoktu. Ancak yıllar içinde bu sıradan görünen bağ, olağanüstü bir hal aldı.
Erkan büyüdükçe, ailesi onun uçak seslerinden korktuğunu fark etti. İlk başlarda bunun çocukluk korkusu olduğunu düşünen aile, zamanla bu korkunun boyutlarının anormal olduğunu anlamaya başladı. Erkan dört yaşına geldiğinde, annesi Latife Kılıç’a söylediği cümleler her şeyi değiştirdi:
“Sen benim gerçek annem değilsin. Ben aslında Ahmet Delibaltayım. Bir uçak kazasında donarak öldüm.”
ŞAŞKINLIK VE MERAK: DELİBALTA AİLESİYLE BULUŞMA
Erkan’ın anlattıkları yalnızca bu cümlelerden ibaret değildi. O, Ahmet Delibalta’nın ailesine, çocuklarına, hatta kazanın detaylarına dair bilgileri paylaştı. Öyle ki bu bilgiler, kazaya dair yalnızca soruşturmayı yürüten yetkililerin bildiği ayrıntıları içeriyordu.
Kılıç ailesi, Erkan’ın bu ısrarcı anlatımları karşısında Delibalta ailesiyle iletişime geçti. Delibalta ailesi başta bunun bir aldatmaca olduğunu düşündü. Ancak Erkan’ın Ahmet Delibalta’nın hayatıyla ilgili verdiği bilgiler, aileyi şaşkınlığa sürükledi. Erkan, Delibalta’nın kardeşlerinden, kayınvalidesinden ve hatta ikinci eşinin hamile olduğu dönemde yaşananlardan bahsediyordu.
İKİNCİ EŞİN EVİNDE ŞOK DETAYLAR
Erkan’ın isteği üzerine Kılıç ailesi, Ahmet Delibalta’nın ikinci eşi Fehime’nin evine gitti. Fehime, bu olayı duyduğunda pek inanmamıştı. Ancak Erkan’ın Fehime’ye dair söylediği şu cümleler, kadını derinden etkiledi:
“Sen benim eşimsin ve İstanbul’a gitmeden önce hamileydin.”
Fehime’nin o sırada kucağında taşıdığı çocuğa da dikkat çeken Erkan, “Bu çocuğu tanımıyorum ama hamile olduğunu biliyordum” diyerek herkesin şaşkınlığını artırdı.
IAN STEVENSON’IN İLGİSİ VE REENKARNASYON ARAŞTIRMALARI
Bu olay, sınırları aştı ve Virginia Üniversitesi’nden psikiyatrist Ian Stevenson’ın dikkatini çekti. Reenkarnasyon alanında 3000’den fazla vakayı inceleyen Stevenson, Erkan’ın verdiği detayların olağanüstü olduğunu belirtti. Delibalta ailesine dair anlattıkları, Erkan’ın bu bilgileri başka bir şekilde öğrenmiş olmasının mümkün olmadığını gösteriyordu.
Stevenson, bu olayı reenkarnasyon teorisine dair güçlü bir örnek olarak kitabına dahil etti.
FORUMLAR VE SOSYAL MEDYA: GERÇEK Mİ, HAYAL Mİ?
Bu hikaye yıllar sonra sosyal medyada yeniden gündeme geldi. Bazı kullanıcılar bu olayın gerçek olabileceğini savunurken, kimileri bunun hayal ürünü olduğunu öne sürdü. Ancak hikayenin detaylarının, yalnızca kazayı inceleyenler ve Delibalta ailesi tarafından bilinen gerçeklerle uyuşması, “Acaba reenkarnasyon gerçek mi?” sorusunu bir kez daha gündeme getirdi.
GİZEMİN ARDINDAKİ GERÇEK
Erkan Kılıç’ın anlattıkları, reenkarnasyonun bilimsel açıklamasına yönelik net bir kanıt sunmasa da, hayatın gizemli yanına dair önemli ipuçları veriyor. Olayın doğruluğuna dair tartışmalar sürerken, bu tür hikayeler, yaşamın bilinmeyen yönlerine olan merakımızı diri tutmaya devam ediyor.